OSMAN SARI

KARACAOĞLAN’IN ŞİİR COĞRAFYASINDA MARAŞ VE
ÇEVRESİ

Giriş

     Büyük halk şairi Karacaoğlan, şiir coğrafyası en geniş şairlerimizden biridir. Gezdiği, gördüğü, yaşadığı yörenin coğrafi özelliklerine, tabiat güzelliklerine, folkloruna, sosyal hayatına şiirlerinde çok geniş bir şekilde yer vererek onları günümüze taşımıştır.

     Karacaoğlan’ın şiir dünyası, bir yandan bu fani dünyadan öte dünyaya uzanırken, bir yandan da Avrupa ve Balkanlardan, Çin ve Hindistan’a kadar uzanır. Onun şiirlerinde bölge ve yöreler, dağlar, ırmaklar, şehirler, kasabalar hatta köyler, geçitler, boğazlar çok geniş ve zengin bir coğrafya oluşturur. Karacaoğlan o zaman çok geniş olan Osmanlı ülkesini gezip görmüşse de, hayatının en uzun denebilecek bir dönemini güneyde Çukurova’da özellikle Maraş yöresinde yaşamıştır.

     Halk edebiyatımızın en büyük şairi sayılan Karacaoğlan’ın yaşadığı dönem, doğduğu ve öldüğü yer tamamen aydınlığa kavuşmuş değildir. Karacaoğlan da aynı Yunus gibi, halkımız tarafından çok sevildiğinden, her yöre, il, oba onu kendi ilinin veya yöresinin insanı olarak görmek istemiş hatta Karacaoğlan’ı kendisinden biri, hemşehrisi olarak görmüştür. Bu durum, yazılı belgenin az olduğu ve daha çok rivayetlere dayanan Karacaoğlan’ın hayatının ve yaşadığı dönemin anlaşılmasını daha da zorlaştırmıştır. Bu nedenle bu bildirinin amacı, Karacaoğlan’ın Maraşlı bir şair olduğunu ve Maraşlı olduğunu iddia etmek ve ispatlamak değildir. Gerçi böyle iddialar vardır ve bu iddialar doğruluk açısından diğerlerinden pek de geri kalmazlar. Ancak yine de belirtmeliyiz ki bu çalışmanın asıl amacı, Karacaoğlan’ın şiirlerinde, onun şiirlerinin kurduğu coğrafyada Maraş ve yöresinin ne kadar yer aldığıdır.

Karacaoğlan’ın Şiir Coğrafyası

     Karacaoğlan, şiire, coğrafyayı en çok sokan, şiirlerinde bütün unsurlarıyla coğrafyaya en çok yer veren halk şairimizdir, diyebiliriz. Onun şiirlerini okuduğumuzda, hatta Karacaoğlan’ın şiirlerinin yer aldığı bir divanı rast gele açtığımızda şiirinin coğrafi unsurlarla dopdolu olduğunu ve buram buram coğrafya tüttüğünü görürüz.

     Karacaoğlan’ın şiirlerinde coğrafyanın bu kadar geniş yer tutmasını, onun ülkeden ülkeye, ilden il’e gurbet gurbet dolaşan bir halk ozanı olması dolayısıyla, gayet normal karşılamak gerekir. Yaşadığı dönem kesin olarak belirtilemese de, mevcut belgeler ve şiirlerinden, onun 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılda yaşadığını ileri süren görüşler ağırlık kazanmıştır. Bu yüzyıllarda OsmanlımDevleti’nin, önemli toprak kaybına uğramasına rağmen yine de Asya, Avrupa ve Afrika’da yani üç kıtada geniş bir coğrafyayı hakimiyeti altında bulundurduğunu düşünürsek, Karacaoğlan’ın şiirlerindeki coğrafyanın genişliğini ve mükemmelliğini görmek ve anlamak daha da kolaylaşacaktır.

     Karacaoğlan her şeyden önce bir aşk şairi ve tabiat güzelliklerinin şiirine dalga dalga yayıldığı bir şairdir. Ama o bu güzelliklerin çoğunu Maraş, Adana ve Antep üçgeninde yaşamıştır. Her ne kadar onun şiir coğrafyası ta Hindistan ve Çin’e kadar uzanırsa da, o, esas itibariyle Güney Anadolu’da ve özellikle Toros dağlarında Türkmenler arasında doğup yaşamış, ömrünün büyük bir kısmını buralarda geçirmiş bir Türkmen şairidir;

Sararıp da dökülmüyor gazelim
Gönül der ki diyar diyar gezelim
Soyum Türkmen Türkmen olsun güzelim
Ölürsem ben o illerde ölürüm

     Karacaoğlan, yaşadığı dönemin geleneğine uyarak elinde sazı, türkü söyleyerek, Osmanlı ülkesini baştan başa dolaşmıştır. Bunun böyle olduğunu şiirleri açıkça gösteriyor. Şiirlerinde, Maraş, Konya, Karaman, İçel, Hama, Mısır, Tokat, Bor, Ankara, Aydın, Adana, Diyarbekir, Kayseri, Mardin, Bursa, Sivas illerini köylerine, yaylalarına varıncaya kadar gezmiş, dolaşmıştır. Tuna boylarından Avusturya savaşından söz ettiğine göre imparatorluğun batı sınırlarına kadar gitmiş, hata yabancı sınır ülkelerini de görmüştür. Şairimizin asıl yurdu olan Çukurova ve güney illerinde ömrünün çoğunu geçirdiği, adım adım oraları dolaştığı kesindir.

     Karacaoğlan coğrafyayı şiirinde, en ustaca kullanan şairlerimizden biridir. O sevgiliyi, sevgilinin bir benini överken de yine coğrafyadan yararlanır. Ülkeler, şehirler sevgilinin güzelliğini övmekte birer araç olmaktan kurtulamazlar onun şiirinde;

Bir benin bahası Gürcü, Gürcistan
Bir benin bahası Hind ü Hindistan
Bir benin bahası şol Arabistan
Bir beni de Tatar Hanı bend etmiş

Bir beni bendetmiş Şam’ı Haleb’i
Bir beni bendetmiş Mısır, Anteb’i
Karacaoğlan eydür: Nazlı Çelebi
Bir beni de Al’Osman’ı bendetmiş

     Coğrafyanın bel kemiği olan dağlar, yaylalar, Karacaoğlan’ın şiirlerinin en vazgeçilmez temalarını oluşturur. Dağların, yaylaların, pınarların yer almadığı bir şiirine rastlamak oldukça zordur. O, konargöçer Türkmen aşiretlerinin ömrünü dağlarda, tabiatta geçirmiş bir ferdi olarak dağları, yayları, mevsimleri şiirlerine bol bol yerleştirir. Dağlar onun şiirlerinde yalnız kaldıkça dertleştiği, sohbet ettiği bir dost gibidir. Aşağıdaki koşması Karacaoğlan’ın Maraş yöresini dağlarıyla birlikte ne kadar yakından tanıdığını açıkça göstermektedir;

Dinleyin ağalar size söyleyim
Arş u Kürsü gider yolun var dağlar
Kar’ardıçlı kamalaklı yüceler
Selvili söğütlü yerin var dağlar

Ahır Dağı’ndan gör Maraş bağını
Engizek’te derler ilin çoğunu
Bayra’dan Bertiz’den Konur Dağı’nı
Göksün güzel derler ilin var dağlar

Gün doğanda Gündüzlü’nün başına
Göğdeli’de Sünbüllü’nün peşine
Akdağ derler, duman çöker başına
Kabaktepe derler sarın var dağlar

Karacaoğlan der de, bitirdim çağı
O yüce Binboğa Bolkar’ın dengi
Soğanlı yücesi koca Beydağı
Erciyes ulumuz, pirin var dağlar

     Dağlar ve yaylalar onun şiirlerinde bazen muhteşem manzaralı seyrine doyum olmayan tablolar halinde yer alır. Onun şiirinde dağlar ve yaylalar “karlı, gıcılı boranlı, etekleri ormanlı, çıplak tepeli, ala bulutlu, sulu sepkenli, mor sünbüllü, yeşil ardıçlıdır... Yaz bahar ayları gelince, ılgıt ılgıt seher yellerinin estiği bu yemyeşil ovalarda ve yaylalarda Arap atları, top kara zülüflü mayalar, akça cerenler, emlek kuzular, kınalı keklikler, çakır doğanlar, yavru şahinler, telli turnalar, üveyikler, kırlangıçlar, turaçlar oynaşırlar. Göllerinde sığınlar, ördekler, ağca kuğular yüzer, bahçelerinde kumrular, garip bülbüller öter” ve bir koşmasında dağlara şöyle seslenir:

Yücesinde namlı namlı karın var
Seni yaylayacak zamanım dağlar
Başından aşmağa yoktur takatim
Kalmadı dizimde dermanım dağlar

Bir başka şiirinde zengin Toros coğrafyasını ne kadar canlı ve renkli vermiştir;

Erisin dağların karı erisin
İnsin seli düz ovayı bürüsün
Türkmen ili yaylasına yürüsün
Ak kuzular melesin de gidelim

Medhederler Karaman’ın ilini
Köprüsü yok geçemedim selini
Kervan yaylasını perçem belini
Lale sünbül bürüsün de gidelim

Üç gün oldu bizim evler göçeli
Beş gün oldu Ceyhan suyun geçeli
Kırmızı önlüklü yüzü peçeli
Hanım kızlar yürüsün de gidelim

     Özetle ülkemizin, komşu ülkelerin geniş coğrafyası, dağları, ormanları, yaylaları, iklimi, yazları ve kışları, baharları, şehirler, köyler, kasabalar, ırmaklar, çaylar, dereler, beller, geçitler, pınarlar, pınar başlarında su dolduran genç kızlar Karacaoğlan şiirinin zengin malzemesinin bir kısmını oluştururlar.

Tamamen Maraş ve Yöresine İlişkin Şiirleri

     Maraş ve çevresinin, Karacaoğlan’ın şiirlerinde, diğer illerimize kıyasla oldukça geniş ve kapsamlı bir şekilde yer aldığını kolayca ileri sürebiliriz. Onun Maraş ve yöresine ilişkin şiirlerini iki kısma ayırarak değinmek, konuyu daha iyi açıklayacaktır. Karacaoğlan’ın birkaç şiiri vardır ki, bu şiirlerin tamamen Maraş yöresine ilişkin olduğu açıkça görülür. Örneğin bu şiirlerden “atım” redifli şiiri, Antep’in bir iki köyünü istisna edersek, tamamen Maraş yöresinin dağlarını, ırmaklarını, kasaba ve köylerini, hatta bazı önemsiz dereleri bile içine almakta, şiir baştan başa Maraş yöresini ve coğrafyasını gerçekten çok güzel yansıtmaktadır. Karacaoğlan’ın bu şiirlerini okurken, Maraş ve yöresini ziyaret etmiş gibi duygulandığımı, memleket özlemini şairin bu şiiriyle kısmen de olsa giderdiğimi açıkça itiraf etmeliyim.

Şiirde geçen köy veya yer isimlerinden Eğrikol ve Kefendiz Antep’e aittir. Eğrikol, Antep’in bir köyü, Kefendiz ise Antep’in güneyinde bir yerin adıdır.”

Kalk gidelim atım, harab haneden,
Kısmatımız versin Mevla’m Yaradan.
Eğrikol’da yem yedirem, atıma;
Gece Eğrikol’da yatalım atım.

Atıma bineyim, edeyim sökün.
Sağıma, soluma hamayıl takın.
Ağyar ırak ederler, Kefendiz yakın.
Gece Kefendiz’de yatalım atım.

At ile Kırım’ı aştıktan geri,
Dizgini boynuma düştükten geri,
Ak Suyu’n köprüsün geçtikten geri,
Bu gece Maraş’ta yatalım, atım

Maraş’tan ötesi uzak bir yoldur,
Tatar Deresi’nde dizgini kaldır,
Öğle namazını Göksun’da kıldır.
Bu gece Göksun’da yatalım, atım.

Eyi derler Elbistan’ın ovasın,
Yaz getirir ılık ılık havasın,
Koca Binboğa’da sahan yuvası
Gece Binboğa’da yatalım atım.

Gel Öğrek’de dokudayım çulunu.
Üç güzde ördüreyim palanı.
Som gümüşten döktüreyim nalını.
Bu gece Öğrek’te yatalım, atım.

Karac’oğlan der ki; yârin yar ise,
Ağyar ile muhabbeti yok ise,
Atım sende küheylanlık var ise
Gece yar koynunda yatalm atım.

     Ağyar Ahır dağının güney yamaçlarında Maraş’ın bir köyüdür. Kırım ise Antep’le Maraş arasında bir köyün adıdır. Aksu Maraş ovasını boydan boya geçerek, Maraş’ın yaklaşık 5 km güneyinden geçip Ceyhan ırmağına yönelen bir akarsu olup, bu ırmağın en büyük kollarından biridir. Şair, bu şiirde Aksu’yun köprüsünü geçtikten sonra Maraş’a girer ve atına “geceyi Maraş’ta geçirelim”, “bu gece Maraş’ta yatalım atım” der. Şiir bundan sonra Maraş coğrafyasını, güneyden kuzeye doğru baştan başa kat ederek, Tatar deresini geçip Göksun’a ve Elbistan’a, aradan Binboğa dağlarına kadar uzanır.

     Binboğa dağları, Maraş’ın oldukça kuzeyinde ( Çünkü hemen kuzeyinde AhırDağı uzanır ) bir dağ silsilesinin adıdır. Aynı zamanda bir Karacaoğlan uzmanı olan Ali Rıza Yalgın’a göre Boğa, Torosların diğer adıdır. Binboğa’nın ismi de işte bu Boğa’dan kaynaklanmaktadır. Binboğa dağları bugün Göksun’la Afşin arasında uzanan 3340 m yüksekliğinde heybetli gövdesiyle Güneydoğu Torosların belkemiğini oluşturmaktadır.

     Binboğa dağları Karacaoğlan’ın şiirinde, “atım” redifli bu şiirinin dışında dört defa daha yer almaktadır. Hatta o, bir şiirinde ilinin, yani konup göçtüğü yaylalardan, illerden birinin de Binboğa olduğunu açıkça söylemektedir.

Karacaoğlan budur halin
N’eylemeli dünya malın
Binboğa’dır benim ilim
İlimden haberin var mı?

Maraş illerine giden kervancı
Selam söyle, bizim il’e, obaya

     Karacaoğlan yine bir başka şiirinde Binboğa dağlarına ve yaylalarına duyduğu özlemi şöyle dile getirmektedir;

Kadir Mevlam budur senden dileğim
Oynat beni gelin inen kız inen
Çıksam Binboğa’ya yayla yaylasam
İçsem sularını namlı buz ilen

     Esasen Binboğa yaylalarının aşiretleri, Binboğa türküleri denilen bir türkü çağırırmış ki, Maraş yöresindeki Türkmen aşiretlerini, Binboğalara gelerek yerinde inceleyen Ali Rıza Yalgın, Karacaoğlan’ın aşağıdaki şiirini, Binboğa Türkülerinden biri olarak bir köylüden dinlemiş ve derlemiştir.

Yücelerden seyran ettim
Antakya’nın surun gördüm
El bağladım divan durdum
Bir acayip seyran gördüm

Çukurova gide gide
Mor menevşe gülden buda
Kefendiz’de Akkaş Dede
Bir acayip düşün gördüm

Aslanlı’da olur meşe
Gavur gölün kıl temaşa
Uğradım koca Maraş’a
Bedestenin şalın gördüm

Göksün yaylaların hası
Eridi gönlümün pası
Deli Ardıç Mağarası
Karataş’ın belin gördüm

Savanak’ta yatan eller
Binboğa’da ulu pirler
Avşar ilde Elif derler
Bir küçücük gelin gördüm

Çağır Karacaoğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Güzel sevmek günah değil
Dört kitapta yerin gördüm

     Karacaoğlan’ın tamamen Maraş ve yöresi ile ilgili olduğunu zannettiğimiz üçüncü şiiri Ahır dağında kurumak üzere olan bir meşe ağacına yazdığı şiirdir. Burada insan Cahit Zarifoğlu’nun Ahır Dağı’nda karşılaştığı Yalnızardıç’ı hatırlamadan edemiyor. Cahit Öztelli’nin belirttiğine göre, “Karacaoğlan Sivas’a giderken, Ahır Dağı’nın karşısına varınca bir meşe görüyor. Dönüşünde bakıyor ki meşe kurumuş. Bu türküyü söyleyince meşe yeniden yeşeriyor.” Bizce Karacaoğlan’ın bu türküsü, diğer birçok türküsü gibi çevre edebiyatının en ilginç örneklerinden biridir;

Annacına almışsın koca Berid’i
Farıdı da deli gönlüm farıdı
Hazreti Nuh’tan beri kimler var idi
Nuh’un tufanını bilin mi meşe

Annacına almışsın koca ardıcı
Başına yağar da boranla gıcı
Gittin kabeye de oldun mu hacı
Ol Beyt-Şerif’e yüz sürdün mü meşe

Şu meşenin bir incecik yolu var
Sayamadım yüz bin türlü dalı var
Şu dünyanın yüz bin türlü hali var
Şu dünya halinden bilin mi meşe

Karacaoğlan der ki bu da böyle olsun
Başındaki kuru dallar göğersin
Senin bahşişini bertizli versin
Bertiz’in halini bildin mi meşe

    Karacaoğlan’ın Maraş ve yöresiyle ilgili, Maraş coğrafyasıyla dopdolu diğer bir şiiri ‘görünür’ redifli şiiridir. Şair ‘atım’ redifli şiiriyle Antep tarafından yani güneydoğudan girmişti Maraş ve yöresine. ‘Görünür’ redifli bu şiiriyle ise Kayseri tarafından, Yahyalı’dan Maraş’a doğru uzanır;

Uyuma hey deli gönül uyuma
Yahyalı’dan aşan evler görünür
Sıvamış kolların hep samur giymiş
Maraş’ın arkası dağlar görünür

Ilıktır da Akdeniz’in kenarı
Orda belli koç yiğidin hüneri
Yavşanlı’da olan koca çınarı
Yel vurur yaprağı parlar görünür

Tunus ovasına her gelen çöker
Yarın Çamurlu’ya yüz ordu konar
Höyüklü yüksektir bir duman döner
Başı pare pare karlar görünür

    Şiirde adı geçen, Çamurlu, Höyüklü, Yavşanlı Maraş’ın köylerindendir. Şiirde adı geçen Tunus ovasının, bugün Kuzey Afrika devletlerinden biri olan Tunus’ta mevcut bir ovayı değil de Kozan dağının çevresinde yaşayan ve ne zaman geldikleri bilinmeyen Tunuslu Arapları yaşadığı bir ova olduğu anlaşılmaktadır.

    Yine Karacaoğlan’ın Garbi Yeli’ne yazdığı ve aynı zamanda bir Maraş türküsü olarak söylenegelen şiirini de burada anmak gerekir. Maraş’a özgü bir rüzgâr olduğunu sandığımız garbi yeli, Maraş ve yöresini, yazın kavurucu güney ve Akdeniz sıcaklarından kurtaran, insana büyük bir ferahlık veren bir rüzgârdır. Batıdan, Maraş’ın Andırın yöresinden koparak Başkonuş üzerinden aşar, Maraş ve ovasını ferahlatıcı esintisiyle doldurur. Biraz da nemli ve bazen hızlıca eserek etrafı tozu dumana katan bir rüzgârdır. İşte Karacaoğlan bu rüzgâra aşağıdaki şiirini yazmıştır.

Garbi yeli garbi yeli
Ne esersin deli deli
Bahçemde açan gülü
Sen soldurdun garbi yeli

Garbi yeli yeğin eser
Deli poyraz sana küser
Ak yar duyar bana küser
Sen barıştır garbi yeli

Ak elinde sarı akik
Yüzün yıkık boynun bükük
Ak yar dargın diye duyduk
Sen barıştır garbi yeli

Garbi yeli serin değer
Akçadeniz dalga döğer
Karacaoğlan yârin anar
Sen estikçe garbi yeli

Karacaoğlan’ın Maraş yöresi ile ilgili diğer bir şiiri de Emirler köyünde pınara giden bir kız için yazdığı şiirdir. Emirler köyü her ne kadar haritada Maraş’ın Andırın ilçesinin bir köyü olarak görülüyorsa da sayın Müjgan Cumbur, Emirler’in, Elbistan’ın bir köyü olduğunu belirtmektedir;

Sarı edik giymiş goncu kısarak
Gidiyor da birim birim basarak
Anasr hörü de kızı besilek
Emirler’den bir kız indi pınara

Sarı edik giymiş, koncu dizinde
Arzumanım kaldı ala gözünde
Böyle güzel mi olur köylü kızında
Emirler’den bir kız indi pınara

Karacaoğlan’ın Maraş coğrafyasına özgü bir diğer şiiri de (Yavrunun ) redifli bir şiiridir.

Yine esti muhabbetin yelleri
Attım hoş geliyor falı yavrunun
Vardı, sana uğradı mı yolları?
Parlayıp gidiyor ili yavrunun

Ayın on dördüne benzer cemali
Yâri görmeyeli, deli oldum, deli
Ak topukta şan veriyor halhalı
Akkale’den aşar yolu yavrunun

Ekbez’de batak olmuş konulmaz
Kalbur’un belinde karar kılınmaz
Aradım cihanı, misli bulunmaz,
Irgalar saç bağın beli yavrunun

Akkale’den uğradın mı Çınar’a
Kon Kazanpınar’da zülfünü tara
Şimdi kömür gözlüm Konur Dağı’na
Düzülmüş çığları teli yavrunun

Bugün geçtiğimiz Keban’ın suyu
İncedir belleri usuldur boyu
Bugün konalgamız Meryemçil beli
Oğul balı verir dili yavrunun

Sabahtan kalkar da Çinçin’i geçer
Vurur deli gönül, kaynayıp coşar
Yükletmiş yükünü Göksun’a çıkar
Göksun’da Çalpayız Gölü yavrunun

Karacaoğlan, bırak gam ile yası
Ne hoş olur şu dağların havası
Yârin konalgası Söğüt Ovası
Ekbez ekbez olmuş eli yavrunun

Şiirde geçen mekân veya yer isimleri Maraş’ın ilçeleri olan Andırın’la Göksün arasındaki coğrafyaya aittir.

    Karacaoğlan’ın diğer şiirlerinde Maraş ve çevresi Karacaoğlan’ın sadece Maraş coğrafyasına özgü diyebileceğimiz bu şiirlerinden başka, Maraş ve çevresi, diğer şiirlerinde de çeşitli vesilelerle serpiştirilmiş olarak yer alır. Hatta bu şiirlerinden bazılarında Maraş’tan “bizim iller” diye söz eder;

Maraş illerine giden kervancı
Selam söyle bizim il’e, obaya

Yine bir başka şiirinde vatanının Adana, Maraş ve Çukurova olduğunu söylemektedir;

Vatanımız Adana, Maraş
Çukurova ilimiz var

Bir başka şiirinde ise, Maraş’ın Göksün ilçesinin köylerinden biri olan Kızılöz köyüne yer verir;

Garipçe garipçe öter
Kızılöz’ün turnaları
Yiğide eğlence yeter
Ala gözün sürmeleri

Gül devşirdim deste deste
Armağan yolladım dosta
Böyle mi olur dostun dosta
Varıp varıp gelmeleri

Karacaoğlan bulur m’ola
Bu derd beni alır m’ola
Mevlam izin verir m’ola
Dost yüzünü görmeleri

Sonuç

    Karacaoğlan’ın şiirinde coğrafya, bütün zenginlik ve çeşitliliği ile belki hiçbir şairde görülmedik bir biçimde olanca zenginliğiyle yerini almıştır. Karacaoğlan’ın şiirinde ilk sırayı bugün sınırlarımızın dışında kalan Şam almaktadır. Hatta Karacaoğlan bir şiirinde, “Şam’ı Şerif” diyerek bu şehre ne kadar saygı beslediğini açıkça ortaya koymaktadır. Şam’ın ismi, Karacaoğlan’ın şiirlerinde 12 defa geçmektedir. Şam’dan sonra
ikinci sırayı, Karacaoğlan’ın şiirleri içinde 10 defa yer bulan Yemen almaktadır.

    Maraş ve çevresine ilişkin coğrafyanın, Karacaoğlan’ın şiirlerine defalarca girdiğini ve onun şiirlerini zenginleştirdiğini rahatça söyleyebiliriz. Maraş bir kent olarak onun şiirlerinde 7 kez, Elbistan 2 kez, Göksün 5 kez yer almıştır.

    Karacaoğlan’ın şiirlerinde yer alan bazı Maraş köyleri şunlardır; Bertiz, Çamurlu, Emirler, Çinçin, Kızılöz, Kırım, Öğrek, Tekir, Tevcik, Yavşanlı. Karacaoğlan’ın şiirlerinde zikredilen dağlar ise, alfabetik sırayla; Ahır Dağı, Berit, Binboğa, Engizek ve Konur Dağı’dır. Irmaklar; Aksu, Ceyhan. Göller; Çalpayız Gölü, Gâvur Gölü. Beller; Meryemçil Beli, Kalbur’un Beli, Karataş Beli, Çınar Geçidi.