NURİ PAKDİL

NEREYE BAKSANIZ ÇİÇEKLER BİTİVERİR

    ‘Feza Pilotu’ şiirinde Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi ‘ay dünyaya bir karış.’ Gâvur Dağlarından ağır ağır iniyorsunuz: burası düş çoğaltma yeridir. En güç üretim düş üretimidir. (…) İç dünyamızın girintileri çıkıntıları gibidir Gâvur Dağlarının yolları Siz arabanın içinde değilsiniz de, araba sizin içinizdedir: benzin yerine düş yakılır arabalarda. Nereye baksanız çiçekler bitiverir: gece çiçekleri. İnersiniz: arkanızdan koşarak Gâvur Dağları da geliyor.

    Siz hiç dağın yürüdüğünü gördünüz mü? Yaşlı bir Türk köylüsünün engin ruhu içinde nokta gibi kalır Gâvur Dağları. Türk köylüsünün ruhu, iç dünyası geniştir: hepimiz konaklayabiliriz oraya. Avrupalı ruhumuzun enginliğini daha kavrayamadı. Yeterince yorumlayamadık da ondan. Solunuzda küçük tepeler bırakarak düzlükte ilerliyorsunuz. Mevlâna, insan ruhunun derinliklerine doğru durmadan yürümüştür: Mesnevi’si, insan ruhunu kuşatma, gizemli bölgelerde yeni yerler elde etme girişimidir. Kömürler denen çok küçük bir yerleşim noktasını da geçiyorsunuz. Ne ki, ak alınlı insanlar buralarda otururlar. Pencerelerden yansıyan sönük ışıklar, ay ışığı altındaki utangaç ruhlarının varlık belirtileridir. Bizim ruhumuz da ışıyor, diyorlar Kömürler’de oturanlar. Bir yanda ay ışığı, bir yanda sönmemiş ruhlar. Daha küçük küçük yerleşim noktalarından da geçtikten sonra, küçük bir ırmak köprüsüne yaklaşırken, kentin kutsal bekçisi gibi, kentin inanç simgesi gibi, tepedeki mezar size el eder: Malik Ejder: derlenip toplanıp saygınızı sunarsınız. Bu ırmak, her gece kenti yıkar: kentin, yıkanmış olarak ayın koynuna girme töreni sık sık yinelenir.

    İnsan ruhu ne denli kirletilirse kirletilsin, kökenindeki tanrısallığı nedeniyle sonunda nasıl olsa aklanacağından, kentimiz de temiz olma, temiz kalma gereğini duyar. İnsan ruhundaki dinginlikle kentimizin dinginliği uyumludur: arada sırada başkaldırır, sonra yeniden başını içine çeker: şimdi hüzünlü dönemi yaşamaktadır.

    Kent size doğru yürür, siz kente doğru yürürsünüz: ölülerinizle, yaşayanlarınızla, birer birer karşılaşırsınız. Gece gecedir ya, bir gündüze dönüşür: ölülerinizin anıları içinizde deprem gibi sarsar bir yeriniz. Bu sarsıntılardan yaşama sevinci doğar kentin ortasında: gülerek caddeleri, sokakları geçersiniz. Bir ev büyüyor anılarımda: Kutsal Kitabı açıp ilk sayfasından ilk satırı okuduğum ev: eski evimiz: doğduğum ev Tanrının beni varettiği ev.

    Birazdan K.Maraş’ta sabah olacaktır.